MeSuT BaSoL.Tr.Gg'Ye HoŞgElDiNiZ
  Hikayeler
 

1.hikaye
>> > Gencin birisi hep, "Ey dogrularin yardimcisi olan Allahim, ey
>>haramdan sakinanlarin yardimcisi olan Allahim, sana hamd ve sena
>> >ederim" diye dua eder.
>> > Bu durum herkesin dikkatini çeker.
>> >
>> > Birisi, (Neden hep ayni duayi yapiyorsun, baska bir sey
>>bilmiyor musun?) der. O da anlatir:
>> > -7-8 sene önnce yine Kabe'de iken içi altin dolu bir torba
>>buldum. > Tam
>> > 1000 altin vardi. içimden bir ses (Bu altinlarla, sunlari
>>sunlari >yaparsin) diyordu.
>> > Hayir dedim
>> > kendi kendime, bu benim degil, baskasinin mali, kullanmam
>> > haram olur dedim.
>> >
>> > Bu sirada birisi, "şöyyle bir torba bulan var mi?" diye >
>>bagiriyordu.
>> > Çagirdim onu, nasil bir torbaydi, içinde ne vardi diye
>>sordum. >Torbayi tarif etti ve
>> > içinde 1000 altin vardi dedi. Al öyleyse torbani diyerek
>>verdim. > Adam
>> > torbayi alip içinden bana 30 altin verdi.
>> >
>> > Pazara gittim. Temiz yüzlü genç bir esiri överek
>> > satiyorlardi.Gencin
>> > temizligi dikkatimi çekti.
>> >
>> > Yanlarina gittim, bu köle için ne istiyorsunuz dedim. 30
>>altin >dediler. Adamdan aldigim 30 altini verip genci satin aldim.Bir
>>iki yil
>> geçti.
>> > Genç çok çaliskan, çok edepli idi. Onu aldigima çok memnun
>> > olmustum.
>> > Bir gün onunla giderken karsidan iki kisi geliyordu.
>>Genç bana dedi ki,
>> >
>> > -Efendim, ben Fas emirinin ogluyum. Bu gelenler babamin
>>adamlari. >Beni buldular. Senden beni satin almak isterler. Sen iyi
bir
>> > insansin,
>> > onlara 30 bin altindan asagiya satma) dedi.O kisiler yanima
>>geldi, > bu
>> > esiri bize satar misin dediler. Satarim dedim. 60 altin >
>> verelim dediler. Olmaz dedim. Iyi ama sen bunu 30 altina almadin
>
>>mi?
>> > Biz sana iki mislini veriyoruz
>> > dediler. öyleyse gidin
>> > pazardan alin dedim. Artira artira 20 bin
>> > altina kadar çiktilar. 30 binden asagi olmaz dedim.
>> >
>> > çaresiz kabul ettiler. Altinlari verip, genci alip gittiler.
>>Ben o
>> > 30
>> > bin altinla isyerleri açtim, ticaret yaptim, daha çok zengin
>> > oldum.
>> >
>> > Bir gün bana arkadaslar, "çok zengin bir ailenin iyi bir
kizi
>>var.Babasi yeni vefat etti. Onunla seni evlendirelim" dediler. Ben
>de
>>"olur" dedim.
>> >
>> > Nikah kiyildi. Deve yükleri ile çeyizini getirdiler. Çeyiz
>>arasinda bir
>> > torba dikkatimi çekti. Kiza, "bu
>> > nedir" dedim. "içinde 970 altin var, babam Kabe'de bunu
>>kaybetmis,
>> >bulan gence
>> > 30 unu vermis. Kalanini da
>> > bana hediye etti, çeyizine koyarsin dedi".
>> >
>> > Demekki buldugum altinlar benim rizkim imis, vermese idim
haram
>> >yoldan gelecekti, simdi helal yoldan yine bana geldi.
>> > Bana yardim edip haramlardan koruyan, nice nimetler ihsan
eden
>> > yüce
>> > Rabbime hamd ederim.
>> >
>> > Aci da olsa, dogrulari söyleyiniz. ( hadis i serif )
>> > Takdirden ötesi yok... Nasipten ötesi yok...




2.hikaye:
30 yıl yakan ateş


Sırrı-i Sekati Hazretleri’ne:

- “Ya şeyh, sizin hiç hatanız olmadı mı?” diye sordular.

- “Kardeşlerim, bir hata işledim ki ateşi otuz yıldır yüreğimi yakmaktadır. Hatırladığımda kalbim duracak gibi oluyor” dedi. Müslümanlar merak ettiler:

- “O hata ne idi?”

- “Otuz yıl önce Bağdat’ta büyük bir yangın çıktı. Benim dükkanımın da bulunduğu büyük bir çarşı yandı. O sırada ben orda değildim. Bana bütün komşuların dükkanını n yandığını, benimkine bir şey olmadığını haber verdiler. Sevindim, “Elhamdülillah” diyerek Rabb’ime hamdettim. Fakat hemen aklıma diğer Müslümanları bırakıp sadece kendimi düşündüğüm geldi ve çok utandım. Derhal tövbe istiğfar ettim. Kefaret olarak dükkanımdaki bütün malları fakirlere dağıttım. Lakin otuz yıldır, o bir anlık bencilliğim kalbimden hiç çıkmadı, ateşi beni hep yaktı” dedi.


3.hikaye
Evliyanin biri talebeleriyle beraber bir sohbetten dönerken, bir kabristanın yanından geçiyorlarmış. O veli zat bir kabri işaret ederek talebelere sormuş.
- “Şimdi su kabirde yatan sahış kalksa , sizce neler yapar?”
Talebeler en başta saşırmış ancak herkes kendine ait fikri beyan etmiş. Kimisi;

- “Devamlı namaz kılar” demiş , kimisi;

- “Devamlı oruç tutar ” demiş, kimisi;

- ”Bütün malvarlığını Allah yolunda sarfed ip, sadaka verir” demiş, kimisi de;

- “Hemen hacca gider ve asla günahlara girmez” demiş… Talebelerin fikirleri hep bu minvaldeymiş. O veli zat tebessümle karşılık verip;

- “Elbette hepinizin dediği doğru, şu anda o kabirdeki kimse dirilse namazlarını, oruçlarını ve diğer ibadetlerini daha hassas şekilde yapmaya gayret eder.” ve devam etmiş “O Şahsın tekrar dirilme, buraya gelme imkanı yok, artık o kapı kapalı, fakat siz buradasınız ve kabre doğru gidiyorsunuz, yani sizin kabre gideceğiniz kat’i. O şahsın yapacağını söylediğiniz şeyleri şimdi siz neden yapmazsınız veya gevşek davranırsınız? ”
Talebeleri o günden sonra dini emirlere daha hassas davranıp, dün ölenlerin azap çektiği basit fani meseleler için bugün artık birbirilerini yemekten vazgeçmisler…

4.hikaye

Parlayan Kılıç

Venedik elçisi Antoni Jüstiniani, Yavuz Sultan Selim’in yanına gider. Yeri öpüp itimatnamesini sunar. ülkesine döndüğünde herkes, adeta bir ütopya medeniyetinin sultanı gibi gördüğü, hayalinde canlandırmaya çalıştığı cihan padişahının nasıl birisi olduğunu sorar.

- “Göremedim” der Jüstiniani? Merak ederler. Odasına girdiğin, yanına kadar gittiğin halde nasıl göremedin? şu müthiş itirafta bulunmak zorunda kalır.

- “Kılıcı öyle parlıyordu ki, yüzüne bakamadım.” Elçinin bu sözlerini duyan haşmetli hünkar:

- “Paşalarım, Osmanlı’nın kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima önde olur. Ama Allah korusun, bu kılıç kınına girer ve paslanmaya başlarsa, o zaman bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve bir gün bize yukarıdan bakar” der.

 
 
  bugün siteye 26 ziyaretçi (31 klik) uğradı ....  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol